DİĞER
Behçet Çelik, bu hafta 68. Sait Faik Hikâye Armağanını kazanan, Kâmil Erdem'in Yok Yolcu adlı öykü kitabını değerlendirdi: "Hayıflanmalı, yazıklanmalı bir ağıt değil bu; hayli kederli ve can yakıcı olmasına rağmen, odağında yitip gidenlerin artık ulaşılmaz uzaklarda kalmış olması değil, vaktiyle yaşanmış olduklarını, hem de tutkuyla, adanmışlıkla yaşanmış olduklarını hatırlama, hatırlatma arzusu var."
"Afrika’da yaşamın canlılığı ve ürkekliği, tekinsizliği ve neşesi, karmaşıklığı ve huzuru iç içedir. Kıtayı çöl ya da doğa/safari romantizmine indirgeyen turistik bakışlı anlatılara bir cevaptır bu öyküler aynı zamanda. Çünkü Afrika’da yaşam bir bütündür..."
Sadri Ertem: “Türk edebiyatından bahsederken, bir takım evvelden edinilmiş fikirleri bir kenara bırakmak ve 15 senelik hikâye ve romanı olduğu gibi karakterlendirmek icabeder. Rönesans geride değil, ileridedir.”
Hakan İşcen, doğum gününde Sait Faik'i anarken, üç döneme ayırarak bakıyor onun yazdıklarına: Semaver dönemi (1936-1940), Lüzumsuz Adam dönemi (1948-1952) ve Alemdağ dönemi (1954)
“Bir deri fabrikasında amele hayatını görmek üzere gönderdiğimiz muharririn gördükleri: Yerde iki üç mezar, etrafında korkunç müteaffin bir koku; leş, ölü hamam otu, lağım, yün, barsak kokusu. Önümüzde sarı, sarı yüzlü bir adam..." Sözü edilen muharrir, Sait Faik'tir.
“Sait Faik gibi ruh topografyamızı kurmuş ve böylelikle Türkçe edebiyatın hâlâ aşılmamış 50 Kuşağı’nın yolunu ferahlatmış bir isim adına dün verilen armağanın, Ethem Baran gibi taşranın bir zannedilen-coğrafya olduğunu pırıl pırıl ve boncuklu kelimelerle anlatan bir yazarla buluşması, kutlamayı hak ediyor elbette.”
1957 yılının ilk yarısı Sait Faik Hikâye Armağanı etrafında dönen ateşli tartışmalara sahne olurken, sessizliğini koruyan Özcan Ergüder yalnızca Erdal Öz'ün sorularını yanıtlar. K24 Evvel Zaman sayfalarında yarım asır geriye, dönemin edebiyat tartışmalarına gidiyoruz...
Melisa Kesmez, Nohut Oda adlı kitabıyla Sait Faik Abasıyanık Hikâye Armağanı'na değer görüldü
1993 yılındaki ölümüne kadar sadece dostlarının ve sınırlı bir edebiyat okurunun tanıdığı bir yazar olmuştu Feyyaz Kayacan. Eserleri neredeyse hiçbir şekilde kapsamlı bir mercek altında incelenmemişti...
İyi okurluk tek bir toplumla özdeşleştirilemez, bir dünya kardeşliğidir. Zamanla ve mekânla sınırlanamaz...
Ülker İnce: Kitabın dilinin şöyle olduğunu, böyle olduğunu yazan eleştirmenler de oluyor. Onlara ne yapmak gerek bilmem. Hemen kulaklarından tutup ilkokula, ortaokula, liseye tekrar mı götürmek gerekir acaba?
Evsizleşme sadece fiziksel değil, ontolojik bir harekettir, tam da o yüzden cazip, tehlikeli ve felsefî bir hareketttir. Edebiyatta yola çıkan, evden kaçan, evi inkâr eden karakterlerin cazibesinin nedeni de budur herhalde
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık